Sevgili Okurlar
Bu hikâyede anlatılanlar, gerçekten yaşanmış olaylar olup okuduğunuzda, bu yüzyılda dağ başında bile görülmesi mümkün olmayan ilginç hadiselerin şehir içerisinde gerçekleştiğine şaşıracak ve bu kadar da olmaz diyeceksiniz.
Maalesef güzel ülkemizde öyle bir iklim oluşturuldu ki, yasalar kâğıt üzerinde kalıyor.
Hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukukunun hâkim olduğu bir noktaya gelinmiştir.
Söz konusu gerçek hikâye de, takma isimler kullanılarak şahısların kişilik haklarının korunması amaçlanmıştır.
Bay Adalet, her zaman yasalara uymayı prensip edinen ve lise, Üniversiteyi devlet bursu ile okumuş olan dolayısıyla devletçi düşünceye sahip bir vatandaştır.
Kendisi, yıllar sonra 2009 yılında hayalindeki bahçeli eve kavuşur. İçi yapılmamış şekilde uygun fiyata aldığı evinin iç işlerini kredi çekerek ve birçoğunu kendisi yaparak içine taşınır.
İlginç hadiseler birkaç sene sonra başlar!
2011 yılında bir sabah belediyenin iş makinaları site duvarına dayanırlar ve duvarın güney cephesini yıkmaya başlarlar. O zaman bazı sakinlerin evlerinin önündeki duvarı ileri alarak kamuya ait yolu işgal ettikleri anlaşılır.
Tuzla belediyesi 2011 yılında işgali sonlandırmak amacıyla yıkım kararı almış, ancak yıkım kararı işgalci şahısların karar aleyhine dava açmaları üzerine geçici olarak ertelenmiş.
Davaya hiçbir dahli olmadığı halde site yöneticisini de müdahil ederler. Bay Adalet, yaptığı araştırma sonunda bu haksız davanın kazanılamayacağını görür ve muhatapları uyarır.
Açılan dava Belediye lehine sonuçlanarak karar kesinleşir. ( İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/439E., 2014/448K. Sayılı kararı).. Dava sonucu hükmedilen maddi para cezası işgalciler tarafından site sakinlerine ödetilmeye çalışılınca Bay Adalet, buna karşı çıkarak istenilen ödemeyi yapmaz.
İşgalci zihniyet ile itilaf bundan sonra artarak devam eder.
Ancak işgal edilen arazi onaylı imar yolunun devamı olduğu ve Bay Adalet’in, evinin önündeki yolu çıkmaz sokak haline getirdiği için 15.10.2018 tarihinde Tuzla Belediye Başkanlığı Fen İşleri Müdürlüğü’ne bir dilekçe yazarak işgalin sonlandırılması ve ‘İmar Yolu’nun açılmasını gerekçeleriyle birlikte talep etmiş.
Belediye, bu müracaata ve ısrarlı taleplere karşı ilk olarak ancak 26.07.2019 tarihinde kerhen harekete geçmiş ve işgali yapanlara ihtar göndermek yerine işgali tasvip etmeyen Bay Adalet’e, ihtarname göndermiş.
İşgalin 5 gün içinde kaldırılmaması durumunda belediyenin harekete geçeceğini bildiren bu yazı, site yöneticisi ’ne iletilmiş ve işgalin kaldırılması hususunda site yöneticisi olduğu için kendisini uyarılmasına rağmen anılan işgal devam etmiş.
Belediye yine işgali görmezden gelip anılan imar yolunu açmamıştır. Oysa Onaylı şehir imar planında ki yol’un herhangi bir talebe gerek olmadan belediye tarafından açılması gerekirken işgal nedeniyle bu yapılmamış ve TCK M. 257/1 gereğince “görevi kötüye kullanma suçu” işlenmiş…
Belediye işgali kaldırıp yolu açmakta ayak sürüyünce Bay Adalet Belediye başkanından randevu alır ve durumu anlatarak yolun açılmasını talep eder. Belediye başkanı uygun olduğunu ve anılan yolun hemen açılacağını taahhüt eder.
İki ay kadar bekleyen Bay adalet, bir faaliyet olmayınca durumu Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’e iletir. CİMER’in bildirimi sonucunda belediye kerhen ‘site yönetimine’ bir ihtarname daha gönderir. Ancak daha ileri gitmez.
CİMER’in işlemi ile olayı savsaklayamayan belediyenin gönderdiği ikinci ihtarnameyi alan işgalci şahıslar, Bay Adaleti tehdit etmeye başlarlar.
Şahısların tehdidi üzerine Bay Adalet, Belediye Başkanı ile tekrar görüşme talep eder ancak bu mümkün olmaz.
Sonuçta Tehdit eden şahıs ve anılan işgale göz yumarak görevi kötüye kullanma suçu işlediği açık olan Belediye Fen işleri Md. Hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na ‘Suç Duyurusu’nda bulunur.
Ancak “Kaymakamlık savcılığa soruşturma izin vermez”, ve yapılan itiraz sonucu mahkeme, “Kaymakamlığın soruşturma izin verilmemesi işlemini iptal ederek soruşturma yolunu açar…”
Söz konusu mahalde bulunan ‘İlk Öğretim Tesis Alanı’nda okul yapılmasını istemeyen arsa işgalcilerinin bu alan üzerinde bazı hesapları (Okul alanını iptal ettirmek gibi) olduğunu hisseden Bay Adalet, İlçe kaymakamından randevu alarak okul alanı için projeleri olup olmadığını sorar.
Kaymakam İlçe Milli eğitim Md.’ne durumu sorduğunda “böyle bir okul yerinden haberlerinin olmadığı” bilgisi gelir.
İlçe kaymakamı Bay Adalet’in yanında arazinin tapusunu almaları için İlçe Milli Eğitim Md. İlgililerine talimat verir ve Bay Adalet’e defalarca teşekkür eder. Ayrıca burada bir imar planı tadilatının olamayacağını ifade eder.
Böylece işgalcilerin bir planı daha bozulmuş olur.
Bu arada işgalciler site sakinlerinin bir kısmı ile çevre sitelerdeki olayla ilgileri olmayan sakinlere dilekçe yazdırtarak, anılan yola ihtiyaçlarının olmadığı ve aynı zamanda “Güvenlik Gerekçesiyle” Yol’un İptalini talep eden ‘İmar planı değişikliği’ için dilekçe verdirirler.
İmar planı itirazları askı süresinde yapılabilirken belediye “Güvenlik Gerekçesine” istinaden imar planı değişikliği için harekete geçerek meclisten geçirirler.
Bu sayede “imar planı tadilatı”nı bahane ederek savcılık soruşturmasından kurtulurlar. Yapılan imar planı tadilatı ile Milli Eğitim Bakanlığı’na tahsis edilmiş olan “İlk Öğretim Tesis Alanı” da küçültülerek bir kısmı park alanına dâhil edilir ve bu durum gözlerden gizlenmiştir.
Her işinde yasaları esas alarak devletin menfaatini gözetip bu konuda mücadele etmeyi prensip edinen bizim Bay Adalet, yapılan bu maksatlı imar planı değişikliğine itiraz etmiş olup, mücadelesine hukuk kuralları içerisinde devam etmeye kararlıdır.
Şimdi siz okuyucuların aşağıdaki soruların cevaplarını tarafsız ve adilane şeklide düşünmelerini ve vicdanlarında değerlendirmelerini öneriyorum.
Tamamen yaşanmış ve gerçek olan bu olayda kim ne kadar suçludur?
Sizler karar veriniz;
Soru 1
Kamu arazisi / imar yolunu işgal ederek terk etmeyen işgalci şahıslar mı?
Soru 2
İşgale karşı çıkarak yasal mevzuatın uygulanmasını isteyip bu uğurda mücadele eden ve bu nedenle tehdit ve hakarete uğrayan Bay Adalet mi?
Soru 3
İlçede birçok yerde olduğu gibi kamu arazilerinin işgalini görmezden gelerek görevi kötüye kullanma suçu işleyen, üstelik işgal edilen arazileri işgalcilere satmak için (Tecavüzcüsü ile evlendirilen kız çocuğu misali) yasaları zorlayan görevliler mi?
Bu kadarı da dağ başında bile olmaz dediğinizi duyar gibiyim.
Maalesef Allah’tan korkmayan kanunları hiçe sayan yöneticilerin olduğu yerlerde bizim bilmediğimiz veya yazamadığımız daha ne olaylar vardır acaba?
Hayde Kolay Geleee